22 Eylül, 2011

Hayatımın En Güzel Gecelerinden Biri(nin Sonu)


  Sanıyorum sabah saat üçü geçiyor. Doksan sekiz senesi olmalı. O dönem her gece olduğu gibi, bir şeyler okuduktan sonra birkaç saat uyuyamamanın getirdiği boş vakitteki sıkılgan halimi, televizyon izleyerek gidermeye çalışıyorum. Kanal D’de Kaygısızlar’ın tekrar bölümünü mü izliyordum, hatırlamıyorum. Bir ara sıkıntıdan kanalları hızlıca değiştirmeye başlıyorum. Yirmi otuz saniye sonra sarı logolu bir kanala denk geliyorum, ismi ViVA.

  Sahnede kel bir adam var. Kulağındaki kulaklık kıvrılarak yeşil kazağından içeriye giriyor.  Elli-yüz kişilik bir salonda ve ışıl ışıl bir sahnede, parlak ve makyajlı gözleriyle seyirciye bakarak şarkı söyleyen güzel ve etkileyici bir adam. Hayran kalıyorum. Parıldayan, kıvılcımlar saçan bir şeyler okuduğumda, dinlediğimde ya da gördüğümde olduğu gibi gözlerim açılıyor yine, dikkat kesiliyorum.

  Kel adamın arka tarafındaki müzisyen grubu beş kişiden oluşuyor. Şarkıcının karşısındaki kamera yayını ele aldığında, arka tarafta, ışığın altında duran ve kel adam kadar net gözüken bir davulcu var. Gruptaki asıl dikkat çeken adam uzun saçlı gitarist. Grubun diğer üyelerine göre daha baskın bir görüntüsü var, biraz da yaşlı gözüküyor. İzleyiciye göre solda, sarı bas gitarıyla şarkılara eşlik eden, bazen de vokallik görevini icra eden, sarışın ve gözlüklü bir adam.  Gruptaki diğer iki kişi dikkatimi çekmiyor. Sahnedeki her şeyi dikkatlice incelerken bir alt yazı geçiyor: Daysleeper

  Kel adam, Daysleeper’ı okuduktan sonra “please welcome, P…(?) Smith” şeklinde bir anons yapıyor ve seyirci çılgınca alkışlamaya başlıyor. Gelen kişinin de ünlü biri olduğunu anlıyorum. Biraz sonra sahneye uzun eteği ve başındaki siyah beresiyle, kabarık saçlı, zayıf, büyük burunlu, avurtları çökmüş bir kadın geliyor.

  Kel adam ve zayıf kadın yanyana duruyorlar. Kel adam şarkıya başlıyor. Manifesto okur gibi içten söyleme başlıyor şarkısını. Tüm sözleri anlayamıyorum ya, anladığım kadarıyla şoke oluyorum. Sıra nakarat bölümüne geldiğinde zayıf kadın ‘I'll take you over, there’ dizesini birkaç kez tekrar ediyor. Sonra tekrar sözler, tekrar nakarat. Bir süre sonra beraber söyleme başlıyorlar farklı sözleri:

  “Tastes like fear, pulls us near”  - “There baby, there”

  Daha önce böyle bir şey işitmediğimi yahut izlemediğimi anlıyorum. Oturduğum yerde doğruluyorum. Her heyecanlandığımda olduğu gibi, ellerimin içinin çokça terlediğini fark ediyorum.

  Zayıf kadın beresini çıkarıp, ‘there baby, there’ diyerek büyük bir coşkuyla şarkıyı bitiriyor. Daha sonra kel adama gülerek bakıyor. Seyircilerin alkışları arasında kel adam zayıf kadının kulağına bir şeyler söylüyor ve zayıf kadını “Paty-Patty-Patti (?) Smith” diyerek uğurluyor.

  Konserin bir yerinde kel adam eline bir albüm alıyor ve yeni albümleri olduğunu belirterek mavi bir kapağı olan UP isimli albümlerini tanıtıyor. O an, grubun isminin R.E.M. olduğunu ve aslında onların bir şarkısını zaten bildiğimi (malum şarkı) öğreniyorum.

  Konserin geri kalanını da hayranlıkla dinledikten sonra koşarak bilgisayarda Netscape Navigator’ı açıp R.E.M.’in ne olduğunu öğrenmeye çalışıyorum. Birkaç şey okuduktan sonra alacağım ikinci albümün hangisi olacağına da karar veriyorum; Automatic for the People.

  Bu iki albüm, daha sonra satın alacağım ona yakın R.E.M. albüme dayanak oluşturuyor.

  Ertesi gün aynı kanalı, aynı saatte tekrar açıyorum ve fakat bu kez Bryan Adams konseriyle karşılaşıyorum; bir sonraki gece ise The Corrs konseriyle. Birkaç gün sonra, aynı konser kayıtlarının bu kanalda sürekli döndüğünü fark ediyorum. R.E.M.’in o konserini ise denk geldiğim her vakit, onlarca kez izlediğimi hatırlıyorum.

 

  Dün, R.E.M.’in dağıldığını öğrendim. Haberi okuduğum an, tüm dinlemelerim boyunca, hangi an neyi hissettiğimin, grubun bana hangi ruh hallerimde eşlik ettiğinin ve bir sürü R.E.M. kaseti ve CD’siyle büyüdüğümün farkına vardım.

  Bir şeye anlam yüklediğinizde, o şeyin sonunun gelmesiyle sizin de bir yönden sonunuzun geldiğini anlıyorsunuz. Fakat bunun kötü bir şey olduğunu düşünmeyin. Ölene kadar sizin olacağını bildiğiniz ve buna emin olduğunuz bir şeyin anlamını kısa sürede yitirirsiniz.

  Anlamını yitirmemek için kendisini yitirmelisiniz, hiçbir zaman unutmamak ve anlamlı kılmak için.

  Yine de çok mutsuz olduğumu söylemeli miyim?

 

            Zayıf Kadın ile Kel Adamın şarkısı: E-Bow the Letter

 

   Bağlantılar:

- Şarkının Sözleri

- Açıklama – REMHQ

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Web Analytics